25 Şubat 2017 Cumartesi

YAĞMUR ADAM HAYATIMI(ZI) KURTARDI

Bu yılı hastalıklar yılım olarak ilan ediyorum. Evet, kesinlikle bu yılın adı hastalıklar yılı olmalı. 😊 Şimdi neden böyle dediğimi merak ediyorsun.
Uzun hikâye…

Şaka şaka anlatacağım. 😊 Bu yıl tam iki kere hasta olmuştum. İlk hastalığım bir hafta sürmüştü. Daha sonra aradan bir iki ay geçmeden daha şiddetli bir hastalık sürecim oldu, iki haftayı geçen bir süreçten bahsediyorum. Sağ olsun güzel dostum Abdullah, beni sürüye sürüye Hastahaneye getirmişti. İlaç vs. aldım… Allah’a çok şükür eski sağlığıma kavuştum.

Gel zaman git zaman…  (Derler ya hani)  😊
2017 yılına girdik ve ben 25 yaşıma doğru ilerliyorum. Her yıl yaşlananlardan olduğumu düşünmemeye gayret ediyorum. Ben yaş alıyorum. Hatta gençleşiyorum diyebilirim. (Telkinlerim bu yönde çaktırmayın ) 😊

Asıl olayımıza gelelim… Ben 10 Şubat 2017 Cuma günü ufaktan hastalanmaya başladım. Şiddetli kar yağışı öncesi ufak ufak atıştıran kar taneleri misali. Boğazımda yanmalar, genizde akıntı, sırtımda üşüme vs. derken şifayı kapmıştım… 😊 İki gün boyunca şiddetli baş ağrılarım gözlerime vuruyordu ve gözlerimden yaş geliyordu.
Yattığım yerden kitap dahi okuyamıyordum. En iyisi film izlemekti. Bende internette gezinirken. Bakın dikkat edin! İnternette gezinebiliyorum. Burası üç bin kişilik yurt 😊 Eee, herkes neredeyse memlekette… Bu yüzden internet hızı azımsanmayacak kadar iyi sayılır. En azından filmde insanların yüzlerini ayırt edebiliyorum. (144 P ile film izlemeye çalıştığımız oluyor o yüzden bu ayrıntı önemli dostum 😊)

Pazar günü yine film izliyordum. İlk izlediğim film Leonardo DiCaprio’nun oynadığı “Diriliş” filmiydi. Şu meşhur ayı sahnesi olan film. Meşhur diyorum çünkü bu filmi izlemeden önce arkadaşlarımın çoğu sadece bu sahneyi konuşuyorlardı. Hasta olduğum için filmi kendime entegre edip acı çekmeyi başardım. 😊 Nasıl mı? Hastalığımdan dolayı aşırı sırtım üşüyordu. Ve o sahnede ayı Leo’nun (Leonardo DiCaprio)  sırtını her ısırdığında, pençe attığında canım yanıyordu. 😊 Leo bir ara sürünerek bir yamacın dibine geldi. “Aha kendini atıp intihar edecek ellam” dedim. Sanki o ölünce ikimizde acı çekmeyecektik. Nasıl bir hissiyata kapıldıysam. 😊. Leo her soğuk suya girdiğinde bende üşüyordum. Film güzeldi. Filmin son repliği çok hoşuma gitmişti…

“İçim kan ağlıyor ama intikam insanın değil Tanrı’nın ellerindedir.”

Biraz zaman geçtikten sonra ismini çok duyduğum ve henüz izlemediğim filme denk gelmiştim. İndirmiştim ve bilgisayarımda beni bekliyordu.
Yağmur Adam (Rain Man) 1988 yapımı bir film, ben doğmadan yaklaşık 4 sene önce gösterime girmiş. Baş rollerde Tom Cruise  ve Dustin Hoffman rol alıyor. Gerçekten süper diyebileceğim bir filmdi. Zaman zaman duygulandım. Yeri geldi baya güldüm. 😊

Film ilgimi çekmeseydi kapatıp yatacaktım. Çünkü aşırı baş ağrım vardı ve uykumda yeterince gelmişti, uykum kaçmadan uyumalıydım. “Film bitsin yatarım” dedim, merak ediyordum. Film bitti, ben biraz duygusala bağladım… 😊 Film bittiğinde saat 00:30 civarıydı.

Ve ben ihtiyacımı gidermek için tuvaletin yolunu tuttum. Bir iki adım attıktan sonra, normalde tıkalı olan burnum acı bir kokuyu algılamıştı. Biraz öksürdüm yoğun baş ağrımdan dolayı ağır adımlarla ilerliyordum. Bir tuhaflık vardı, televizyonlarda bize yansıtılan o manevi atmosferdeydim, gözümün önü hafif sisliydi. Tek eksiğim Salih ile o yaşlı dayıydı... 😊

Tam tuvaletin ışığını yaktım, kapıyı açtım. Bembeyaz bir duman her yeri kaplamıştı. İçerisi dumandan gözükmüyordu. Şok oldum gördüğüm manzara beni baya korkuttu. Oda arkadaşımı uyandırmaya çalıştım.

-Murat, Muratt, Murattt  (ismini kullanmama izin vermediği için kafadan bir isim attım idare edin 😊)
Murat yavaşça gözlerini araladı.
-Murat içerisi duman dolmuş, yangın var galiba… Kalk! Zehirleneceğiz, dedim. Uykunun verdiği hal ile;
-Sigaradır, sigaradır dedi. (Tıpkı gece ses duyunca korkan bir kadının eşini uyandırıp “ Bey bir ses var…Yoksa hırsız mı? “ demesi üzerine eşinin “Yat kadın kedidir kedi” demesi gibi olmuştu.)😂
Kafayı yastığa koydu . Uyumaya devam edecekti ki…
-Dostum bu acayip bir duman bir baksana! dedim.


Gözlerini açtı ve “Yanıyoruz ****** (bib), dedi. 😊 “Laptopunu al” dedikten sonra laptopunu alıp fırladı. O güvenliğe haber vermeye koştu. Bende bizim bloktakileri kaldırmaya koştum. O anı unutamam, bedenime bir can gelmişti anlatamam. Adrenalin doğal bir dopingdi sanırım.  Statik halden dinamik hale geçişimi başka bir gözden görmek isterdim. Eminim çok komiktir… 😊 ( Statik ve Dinamik kelimeleri bana kaldığım iki dersimi hatırlattı. Zalımsın Hayat 😞)  😊
Odalara tek tek girip;
-Beyler, panik yapmayın ! galiba yangın var !?
-Kardeşim duman var, ateşi göremedim. Kalk zehirlenme...
-Dostum, rahatsız ediyorum katı duman kapladı bir yer yanıyor olabilir.

Gibi daha birçok akla zarar laflar ettim. Aradan birkaç gün geçtikten sonra kaldırdığım arkadaşlarımdan biri “Panik yapmayın, galiba yangın var” demesiyle kendime geldim ve kendime güldüm. 😊 O an şokun etkisiyle dünyanın en kibar yangın çağrısını yapma onuruna sahip olduğum için kendi kendime gülümsüyorum. 😊

Herkes odadan çıktığında, bizim katın büyük bir kısmını duman kaplamıştı. Sanırsın ejderya ateş püskürtüyordu. Hele o koku aman Allah’ım...İşin ilginç yanı, sanki karbondioksit baş ağrıma iyi gelmişti. Baş ağrımı hissetmiyordum.

Güvenlikler geldi, havalandırma boşluğuna su falan püskürttü. Bunca duman neden olabilir? Aynen öyle “Sigara Sevdası” (Kimin yaktığı meçhul fakat bizim blokta kalan herkes şüpheli 😊)  
Maalesef insanoğlunun düşünme yetisi bazen -40’ları buluyor. Beyin bedava diye israf eden insanlar görüyorum. Eminim sende görüyorsundur. Belki daha fazla tepki verilmeli, gerçek şu ki ormanları yakan, denizleri kirleten, yolda giderken arabasından aşağıya çöp atan insanlarız biz. Bu arada onca dumana aldırış etmeyen sensörler ve acil durum butonu bizi epey şaşırtmıştı. “Amma kansız çıktın insan iki öter, dedim.” Belli ki onun da olaydan haberi yoktu. Süs olarak koyulan televizyonun üstündeki o anlamsız dantel gibi, sadece ekranda yer kaplıyordu.( Gerçi zevk meselesi eski çeyizlere selamlar 😊). Allah’a şükür kimseye bir zarar gelmemişti.

Yağmur adam filminin sonlarında, Raymond (Dustin Hoffman) istemeden mutfakta yangın çıkarıyor ve yangın sensörlerinin ötmesiyle çok korkuyor. Kafasını kapının camına vurmaya başlıyor. Kardeşi Charlie (Tom Cruise) uyanıp onu sakinleştiriyor. Bu sahnede duygulanıştım. Otizmli bir insanın basit günlük işlerde bile nasıl zorluk yaşadığını gözler önüne seren bir sahne diyebilirim. Sonrasında yaşadığım yangın olayını düşündüm. 
Bu film 1988 yapımı ve yangın sensörü vardı, çalışıyordu da… 😊
Şimdi bunun ne alakası olduğunu ya da çok eleştirdiğimi düşünebilirsin. Bu dünyada en değerli sensin unutma dostum. İhmale gelecek bir canı taşımıyorsun. Bu arada yağmur adam bir vesileydi. Şayet ruhumun bedenimi terk etme zamanı gelirse, bunu superman bile engelleyemez.

Ve son bir film repliğiyle bitirmek istiyorum.

Raymond:”Ben bu donu giymem” 😂